7 Ocak 2013 Pazartesi

ERİYEREK ERMEK

Biz de bir şey olunmaz! O şeye "erilir" ! Hem de erdiğini bile fark etmeden, mum gibi eriyerek erilir!

2 Aralık 2012 Pazar

SANA BAHA BİÇİLMEZ

Zahir, çölde yaşayan Müslümanlardandır. Çölden Hz. Muhammed (asv)'in siparişlerini getirir ve Hz. Muhammed (asv) de onun şehirden yaptığı alışverişine yardımcı olur. Aralarındaki ilişkinin bu boyutuna dikkat çekerek:

"Zahir bizim çölümüzdür, biz de onun şehriyiz." der.
Fakat Zahir'in ciddi bir sorunu vardır. Doğuştan gelen bazı fizyonomik kusurları nedeniyle insanlar arasında görünmek istememekte, mecburen topluma karıştığı zamanlarda ise"Herkes bana bakıyor!" kompleksi ile ezilmekte, sıkıntı çekmektedir. Hz. Muhammed (asv) de Zahir'in bu sorununun farkındadır. Ve bir gün onu rahatlatmanın fırsatını da yakalar.

Zahir, Medine çarşısının en kalabalık olduğu bir saatte alışveriş yapmaktadır. Hz. Muhammed (asv) sessizce arkasından sokulur, elleriyle Zahir'in gözlerini yumarak bedenini kendisine çeker. Kendisine bu şakayı yapanın, kokusundan Hz. Muhammed (asv) olduğunu tanıyan Zahir ise, duyduğu mutluluktan adeta kendinden geçmiş olarak bütün vücuduyla Hz. Muhammed (asv)'e yaslanır. Peygamberlerinin o güne kadar hiç kimseye bu denli mesafesiz davranmadığını bilen Müslümanlar hayretten büyüyen gözlerle etrafına yığılırlar. Hz. Muhammed (asv) tebessümle seslenir:
"Bir kölem var. Satıyorum. Onu benden kim alır?"
Zahir bir yandan yaşadığı sürpriz iltifatın şokuyla, diğer yandan ise ömrü boyunca bütün bilincini doldurmuş olan o kompleksin etkisiyle, peygamberinin şakasına biraz acılık karışmış bir şakayla cevap verir.
"Yemin olsun ki ey Allah'ın Elçisi, beş para etmez bir köleyi satmaya çalışıyorsun."
İşte Hz. Muhammed (asv)'in beklediği fırsatta budur. "Herkes bana bakıyor" kompleksinin sahibine "herkes" in içinde öyle bir tedavi uygulayacaktır ki, o andan itibaren Zahir, hiç kimse karşısında en küçük bir sıkıntı hissetmeden, rahat ve başı dik olarak yaşayacaktır. Bu tam taşı gediğine koyma fırsatıdır. Hz. Muhammed (asv) o anda şakayı keser. Ciddileşir. Zahir'i göstererek ve kendilerini sarmış olan kalabalığa seslenerek:
"Hayır; andolsun ki Allah ve Allah'ın Elçisi katında senin değerine paha biçilmez!"der.
O gün Zahir'in, hayatının bayram günüdür.[1]
--------------------------------------------
[1Yrd. Doç. Dr. Abdullah Özbek, Bir Eğitimci Olarak Hazreti Muhammed, s.69; İmam-ı Tirmizi, Şemail-i Şerif, s.257.

19 Kasım 2012 Pazartesi

GİTSEM DE ARDIMDAN GEL


Haklı olsan da, kavgalar mesafeyi açar.Çekip giden o olsa da, hemen arkasından git. En azından yerini muhafaza et ki, onun dönüp geri gelmesi zor olmasın. (Fethullah Gülen-157.Nağme)

26 Eylül 2011 Pazartesi

GÖZ ALDANMASI!

Ey gafil Nefsim! Etrafına ve dünyaya baktığın zaman her şeyin yerinde sabit durduğunu görüyorsun. Evin sabit, yolun sabit, köyün sabit, kentin sabit. İşin sabit, gücün sabit. Bunlarla kalmıyor fâni nefsini de o şeyler gibi sabit zannediyorsun.  Bu yüzden sadece dünyanın kıyametinin kopmasından endişeleniyorsun. Güya kıyametin kopmasına kadar yaşayacaksın gibi, yalnız ondan korkuyorsun. Bil ki, bu sadece bir his yanılmasıdır. Oysa, bu köprüden kimler kimler geçmiş, şu pınardan niceleri su içmiştir. 
---------------------------------------------------------------------
Yukarıdaki not, aşağıdaki Orijinal Metinden esinlenilerek yazılmıştır.
Ey gafil Said! Bil ki, galat-ı his nev'inden, gayet muvakkat dünyayı lâyemut ve daimî görüyorsun. Etrafına ve dünyaya baktığın zaman bir derece sabit ve müstemir gördüğünden, fâni nefsini de o nazarla sabit telâkki ettiğinden, yalnız kıyametin kopacağından dehşet alıyorsun. Güya kıyametin kopmasına kadar yaşayacaksın gibi, yalnız ondan korkuyorsun.


13 Eylül 2011 Salı

FANİYİM, FANİ OLANI İSTEMEM!


Aziz dostum, bil ki,
Nefis kendi varlığı dahil, alakadar olduğu her şeyin devamını ister. Hatta fani olan şeylere bile hayalinde bir beka elbisesi giydirir ve o şeyden ancak bu şekilde lezzet alır. Mesela bir öğrenciyi mutlu eden şey sınav sonucunun iyi olması değil, o sonuçtan sonra gerçekleşeceğini hayal ettiği gelecekteki tabloların şimdiki zamana taşınması, böylece o sonucun kazanımlarının gelecek zamanlara serpilmiş olmasıdır.
Lakin, var olanın devamını hayal etmek ne kadar mutluluk verirse, onun son bulmasının devamı da o kadar acı verir. Bahsedilen öğrencinin sınav sonucunu kimseyle paylaşamaması ne kadar büyük bir hayal kırıklığına sebep olurdu, bir düşünsene!
Öyleyse, Ey, ebediyet arzulayan nefis!
Fanilerin fenasından inlemektense, Baki O Zatın varlığından ışık al ki, yolun hep aydın olsun. Daimi O Zatın zikrine devam et ki, ölümlü Dünyan kaim kalsın!
---------------------------------------------------------------
Yukarıdaki not, aşağıdaki Orijinal Metinden esinlenilerek yazılmıştır.

İ'lem eyyühe'l-aziz!
Nefs-i nâtıkanın en yüksek matlubu devam ve bekadır. Hattâ vehmî bir devamla kendisini aldatmazsa hiçbir lezzet alamaz. Öyleyse, ey devamı isteyen nefis! Daimî olan bir Zâtın zikrine devam eyle ki, devam bulasın. Ondan nur al ki sönmeyesin. Onun cevherine sadef ve zarf ol ki kıymetli olasın. Onun nesim-i zikrine beden ol ki, hayattar olasın. Esmâ-i İlâhiyeden birisinin hayt-ı şuasıyla temessük et ki, adem deryâsına düşmeyesin.

Bediüzzaman Said Nursi

Mesnevî-i Nuriye - Zühre

10 Eylül 2011 Cumartesi

HASTALIKLAR ÖLÜMÜN KEŞİF KOLLARIDIR!


İ'lem eyyühe'l-aziz! (Ey aziz dostum, bil ki;)
Aklı başında olan insan, ne dünya umurundan (işlerinden) kazandığına mesrur (mutlu) ve ne de kaybettiği şeye mahzun olmaz.
Zira dünya durmuyor, gidiyor. İnsan da beraber gidiyor. Sen de yolcusun.
Bak, ihtiyarlık şafağı, kulakların üstünde tulû etmiştir (görünmüş). Başının yarısından fazlası beyaz kefene sarılmış.
Vücudunda tavattun etmeye (yerleşmeye) niyet eden hastalıklar, ölümün keşif kollarıdır.
Maahaza, ebedî ömrün önündedir. O ömr-ü bâkide göreceğin rahat ve lezzet, ancak bu fâni ömürde sa'y ve çalışmalarına bağlıdır.
Senin o ömr-ü bâkiden hiç haberin yok. Ölüm sekeratı (can çekişme) uyandırmadan evvel uyan!

Bediüzzaman Said Nursi
Mesnevî-i Nuriye'den, Habbe

27 Ağustos 2011 Cumartesi

EY, YAR!

Kalbimizi çatlatırcasına güzellikleri bizlere sunan Yar.

Bizlere güzellere ve güzelliklere müştak bir mahiyet verip gönlümüzü gözümüzü ve ruhumuzu güzelliklere doyuran Yar.

Mevcut güzellikler Kendi güzelliğinin, gölgesinin gölgesinin gölgesi olan en güzel Yar!

Sevme ve sevilmenin huzurundan, ayrılığın hüznünden kendisine kapılar açılan Yar.

Güzelleri yitirdiğimizde, kalbimizi Kendi güzelliğine çevirip, ebedi güzelliğe kavuşmak için yanıp tutuşan kalbimizi öksüz bırakmayan Yar.

Baharın bin bir rayihasıyla bizleri sarhoş eden Yar.

Bizlere ikram ettiğin bunca güzelliğe şükürle karşılık veremesek bile güzellikleri sağnak sağnak başımıza yağdıran Yar.

Sana layık kul olamadığımı haykırıyor ve kainata serpiştirdiğin güzellikler ve bizzat Kendi güzelliğin hakkı için senden affımı diliyorum.